Farklı bir Cumhuriyetçi olduğu kesin. Farklılığı siyasete girmesiyle başlamış da değil. 1982 yılında ülkenin en zenginlerinden bir emlakçıyken, tüm büyük gazetelere milyonlarca dolarlık tam sayfa verdiği ilanlarda dönemin başkanı Ronald Reagan’ı “yeterince Cumhuriyetçi olmamakla” eleştirdiği anımsanırsa bugün söylediklerinin dünü var.
Yani siyaset öncesi de “Büyük ABD” hayalleri kuran bir figürdü Trump. Başkanlığının ikinci döneminde, yani hayli deneyim kazanmışken yine tartışmalı açıklamalarıyla “rahat durmayacağının” sinyallerini veriyor.
Kanada’ya, Grönland’a ilişkin planlarının şoku geçmemişken, talihsiz Filistin halkını Gazze’den kovacağını açıklaması dünyayı karıştırmada hayli yol aldığını gösteriyor. Buna benzer tutumlarından ötürü, özellikle ABD dış politikası üzerinden Trump’ın “ABD’nin rejimini” değiştirmek üzere olduğu iddiaları ortaya atılmış durumda. İç politikada neler yapabileceğine ilişkin hiçbir fikrimiz yok henüz. Rejim değişikliğinin içeriyi de kapsayan bir tarafının olup olmadığını bilmiyoruz. Askerileştirilmiş ABD dış politikasında, yine attığı şiddet çağrıştıran adımlara bakarak bir rejim değişikliğine gittiği söylenebilir mi?
Kendi adıma pek de emin değilim bundan ama konunun uzmanları kimi tutumlarını bu değişikliğin işareti sayıyorlar. Oysa etkilediği, uğursuz politikalarıyla zarar verdiği halklar açısından Trump öncesi ile Trump dönemi arasında temel farklılıklar yok benim gözümde.
Ancak gittikçe tehlikeli bir hal aldığı görülüyor Trump’ın. Geleneksel “İnce emperyalizm”in, artık daha kaba hatlarıyla onun dilinden görünür olduğuna kuşku yok. Çünkü diplomasinin diline inanmayan, kendi üslubunu dayatan bir Trump var karşımızda. Kendisinde ilahi güçler görmesi, önceki başkanlardan, örneğin George W. Bush’tan farklı olmadığının kanıtı. Trump da Bush gibi “Tanrı tarafından korunduğuna” inanmış durumda. Amerika’yı yeniden büyük yapabilmek için Tanrı’nın kendisini, geçen Temmuz ayında suikastçının kurşunlarından kurtardığını söylemişti, malum.
Şu tutumları ABD rejimini değiştireceğini düşündürtüyor kimilerine; dünyaya barış getireceğini söylemesi, Panama Kanalı’nı işgal niyeti, Amerika’nın topraklarını genişleteceğine ilişkin verdiği sözler. Sonuncusu düpedüz bir savaş ilanı. Önceki başkanlardan bir farkı yok bu yüzden.
Amerika’nın komşularına yönelik bölgesel saldırganlık, Meksika sınırında ABD askerleri, yasadışı göçmenlerin toplu sınır dışı edilmeye başlanması, elektrikli araç sübvansiyonlarına son verilmesi de Trump’ın “rejim değişikliğinin” göstergeleri kimine göre. Oysa ufak tefek farklılıklara rağmen bildiğimiz ABD tutumları bunlar.
Rejimi değil ama kendisi için “bir şeyleri” değiştirdiği kesin tabii. Servetini arttırmak için kullanıyor gücünü. Yemin töreninden önceki günlerde, anında “$Trump” olarak adlandırılan bir madeni parayı piyasaya sürerek servetine servet kattı. Sadece o değil, eşi Melania da kendi kripto parasıyla ortaya çıktı. Bununla da kalmadı Trump, ABD’nin, Yüksek Mahkeme kararıyla yasaklanan Çin’e ait sosyal medya uygulaması TikTok’un yüzde 50 hissesini satın almak için teklifte bulundu.
“Değişime” örnek gösterilen bu tutumlarıysa rejimi değiştirmesine gerek yok çünkü bunları yapmasına mevcut ABD rejimi izin veriyor zaten.
Bir Putin romantizminden kurtulamamışken şimdi de “iyi kötü rejim değiştiren kişi muamelesi gösterilen Trump romantizmiyle uğraşacağız demek ki.
Oysa ABD bildik ABD. Yine oyun kuruyor, sınırları değiştiriyor, ülkeleri ekonomik kıskaca alıyor.
Trumpsız da böyleydi, Trumpla da.
More Stories
Netanyahu’dan Hamas’a ‘Ateşkesi bitiririm’ tehdidi
Ejder Yalçın EWB IDEX 2025’te Sergilenecek
Özgür Özel: ‘Erdoğan’a sesleniyorum, içimizi karıştıramayacaksın’